Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hâlâ

Resim
Hâlâ? Belki yaşamla ölüm arasında bir çizgi, belki de bir güç tutuyor seni hâlâ yerinde. Onca problemi göz ardı edip hâlâ yerinde olman büyük bencillik; ya da başarı başka bir perspektiften. Sen farkında değilsen hâlâ, tabii ki sözüm sana. Yoksa söz meclisten dışarı, ben bu yazıyı kişisel meseleler üzerine kaleme almıyorum. Hâlâ oturabilecek misin bu satırların üzerine, onu da merak etmiyorum, ya da seni kişisel bir çıkmaza da sokmak değil niyetim. Benim tek derdim, aklına sokman artık dipsiz çukurun eşiğinde olduğumuzu ya da daha çok ilgini çekecekse, bu kuyunun içine senin de düşecek olman. Bu devinimin içinde kendini kaybetmişlere benim tüm hırslarım ve meselem. Aklı almayanlara, inanmayanlara ya da inanamayanlara tüm bu nefesim. Bugün ben, yarın bir başkası soluksuz kalacak sizlere dil dökmekten ama hiçbiriniz bizi yerimize oturtamayacak son nefesimize kadar. Kimse anlamaz içimdeki bu hiddeti, kimse farkında bile değildir hâlâ. Soruyorsan şimdi kendine bazı çıkmaz soruları

Bir İstanbul Öyküsü

Resim
Bir İstanbul Öyküsü İstanbul'dur her şeyi başlatan ve bitiren. Kimi toprağı altındandır der ekmek kapısını bulur, kimi ölümüne nefret eder bu şehirden.  Sadece kalabalık bir şehir demek yetmez İstanbul'la. İstanbul öyle bir şehirdir ki hem bir ana kucağı, yurdum Türküsü hem de her an acı çektireceğini bildiğin ama kopamadığın bir aşktır. Dışardan bakan Anadolu insanının hep imrendiği, bu kalabalığın cilvesini çekeninse 'bir gün çekicem, gidicem.' dediği şehirdir işte bu şehir. İstanbul kalabalıktır, karışıktır, telaşelidir ama yine de herkesin göz bebeğidir. Sevilmez mi boğaz havası, bebek ezmesi, vapur sesi. Nasıl terk edilebilir ki bu şehir. Terk edilse de özlenmez mi bu koşturmaca.     İstanbul'da  hayat renklidir. Sabahı ayrı güzel akşamı ayrı güzeldir. Bilir misiniz kaç tane kitaba, filme, diziye bu hayatların konu olduğunu; kaç tane insanın bu şehirde umut bulduğunu.    İstanbulluların büyük hayalleri vardır ne zaman canları sıkılsa umut bu

Yaşamayı Unutmamak

Resim
Yaşamayı Unutmamak   Günler, aylar, yıllar birbirini kovalarken hepimiz kendi boşluğumuzda mücadele umuduyla hayata tutunuyoruz. Kimimiz erken yaşta anlıyor içinde bulunduğu dört duvarın boşluktan ibaret olduğunu, kimimizse ömrü boyunca parçası oluyor bu kaçınılmaz düzenin, inanıyor içinde bulunduğu gerçeğe her ne kadar sahte de olsa. Odanın duvarlarına yağlı boya tabloları asıyor, boyuyor duvarları ismini bile bilmediği renklerle. Bom boş bir odanın duvarlarını boyayınca yaşıyor zannediyor. Bense çok farklıyım herkesten. Ne bildiği her şeyi reddedebilecek kadar cesur, ne de hayatının iplerini kaderine bırakacak kadar savunmasızım. Aykırıyım ben. Hayatını bir isyan üzerine kurmak? İsmini bilmediği renkleri hayatının merkezine yerleştirmek? Bunların ikisi de hiç bana göre değil. Ben yarışı en arkada başlayıp mücadelesini kendi içinde yürütenlerden oldum hep. Ne ortalara çıkıp kendimi başkalarına tanıtma meraklısıyım, ne de arkalara saklanıp karalar bağlama. Ben direniş insa

Geçen Yaz

Resim
Geçen Yaz Yaz. Söylenişi bir o kadar yalın ama hissettirdikleri bir o kadar karmaşık ve acı verici bir mevsim. Hani nefes alırsın ama kalbin sıkışır, yüzünde güller açar ama bir yandan da için kan ağlar ya; yaz benim için o anların tümü işte. Dillendiremediğim bir melodi, kalbimin kafeslerinde kapalı kalmış uçuramadığım bir mahkûm kuş. Ya da sadece maziyi içine gömdüğüm koskocaman bir sandık.   Ben yetişkin olduğumu geçen yaz anladım o tozlu sandığı temizlediğimde. Çocukluğumu kaybettim ben, elini tutamadım kayıp gitti yaz yağmuru misali. Keşke geçen yaz yitirdiğim sadece içimdeki çocuk olsaydı, olmadı. Çocukluğumla birlikte birçok şey kaybettim ben. Eskiden Vivaldi’nin   “Dört Mevsim” ini dinlediğimde anlamazdım neden bu kadar sert duygulara dayandırıldığını yaz mevsiminin. Hiç düşünmezdim bu şarkıda huzur bulacağımı ama buldum, düşünmezdim kışı ve melankoliyi seveceğimi ama sevdim. Özlüyorum ama çocukluğu değil, çocukluğun getirdiği özgürlüğü ve umursamazlığı hiç değil. Onları

Üç Maymun

Resim
Üç Maymun İnsanlarımızı korumalıyız. Duymamalılar, görmemeliler, ne olduğunu bilmemeliler… Bir ülkenin bekasını sağlamak o ülkenin akıl sağlığını korumaktan geçermiş, bu durumda devletlerin en büyük görevi nedir bilir misiniz? Üç maymunu oynamak desem ne canlanıyor acaba gözlerinizde. Şahsen benim ‘ üç maymun’ hikâyem çok eskilere dayanıyor.  Bu maymunlar dünyaya ilk gözlerimi açtığımda başucumda duran bir bibloyla vücut bulmuşlardı odamda. Simsiyah kılları, ifadesiz suratları ve geniş omuzlarıyla çocukluğumun korkulu rüyaları, küçücük bir çocuğun odasında anlamlandıramadığım tek objeydiler. Pespembe odamın ortasında duran kapkara bir leke gibi her gün hatırlamak zorunda olduğum bir acı, sorumluluk; çocukluğumun kiriydi onlar benim. Ailem ne demeye çalışıyordu acaba ağızını, kulaklarını, gözünü sımsıkı kapamış maymunları her sabah uyandığımda tam göz hizamda bulunan rafa konumlandırarak. Sorguladım bunu yıllarca, her yıl farklı bir sonuçla yüzleştim: kendimle ve ailemle çatıştım ni

Corona'dan Sonraki Hayatımız

Resim
İkinci dünya savaşını yaşan kişilerde görülen bazı farklı davranış modelleri anlatılır durur. Avrupa’da yokluk görmüş ihtiyarların, evlerinde yemek stokladıkları, son kullanma tarihi geçen konserveleri hiç çekinmeden tüketmeleri bildiğimiz hikayedir. Türkiye bu dönemde savaşa girmeyen taraf olarak ağır bir ekonomik darbe almaktan kurtulamamış, savaş döneminde temel gıda fiyatları 5-6 katına kadar çıkmış, karaborsacılığın önü pek alınamamış, ekmek kalitesi devlet eliyle çavdar, bakla, kepek katılarak bozulmak zorunda kalınmış her anlamda yokluk çekilmiş. Elb ette bu dönemi yaşayan büyüklerimiz bizleri yetiştiren dedelerimiz, anneannelerimiz veya anne babamız. Bu dönemi yaşan daha doğrusu travmaya maruz kalan kişiler ise bizim nesile göre çok daha tutumlu, eskiyen elbiseye yama yapan, malının kıymetini bilen bir nesildi. Bizler ve çocuklarımız ise tamamen tüketim (israf) kültürü ile yetişmiş kişileriz, çünkü yetiştiğimiz dönemde bizlere aşılanan bu oldu. Şimdi farklı bir sa

Coronavirüs Ölüm Oranları Korkutucu ama Asıl Soru Almanya’nın Başarısı Kalıcı mı?

Resim
Corana virüsü çıktığınadan beri can sıkan 2 özelliği var: Hızla bulaşıyor ve fatalite oranı yüksek. Burada ülke bazındaki rakamlara bakıldığına ise resim değişiyor. Haydi grafikler ile konuşalım. İlk grafik fatalite grafiği. Almanya ilginç şekilde en aşağıda. İtalya'da fatalite %7'lerde iken Almanya'da %1'in altında. Yaş ve cinsiyet fatalite oranına belirleyici ama demografik yapılarına baktığımız zaman ayrışma görmüyoruz. Dolayısı ile ilk teorimiz olan yaş ve cinsiyet teorisi ilk dakikada çökmüş oluyor. Bunun dışında elimde 4 adet teoriden başka düşünebildiğim teori yok. İlk teorim Alman ırkının üstünlüğü üzerine ki bu fikir geçtiğimiz yüzyılda satılmaya çalışıldı ve sonuçları Corona’dan beter oldu. Bunu hemen geçiyorum. İkinci teorim Almanya’nın İtalya’ya göre salgının daha erken bir safhasında olduğu, dolayısı ile fatalite oranlarının hızla artacağı. Bunu sanırım 1 hafta içinde gözlemleme şansımız olacak. Ama fatalite oranı artmaz ise bu

Makarna Yerine Mutluluk Stoklayın -1

Resim
Malum Corona virüsü hayatımızı tepetaklak etti. Sağlıkla ilgili kaygılarımız bir tarafa hayatımızdaki en önemli değişikliklerden biri okulların kapandığı, bazı iş yerlerinin kapandığı, home-office uzaktan çalışmanın gündemimize girdiği bir dönemdeyiz. Corona’nın sağlık etkisinden ziyade toplumdaki en önemli etki psikolojik. Sağlık savaşının dışında evde aile olarak izole yaşamanın yollarını da geliştirmeliyiz. Yoksa sıkılan, kendini geliştirmeyen, mutsuz olan çocuklar ve aile bireyleri ile uğraşmak zorunda kalırız.  İşte bu konuda biraz fikir jimnastiği yapmak istedim. Öncelikle pek bir malzeme gerektirmeye 5 temel oyunu acil durumda cankurtaran olarak ailelere sunuyorum: İSİM-ŞEHİR-HAYVAN Okuma yazma bilen çocuklar ve yetişkinler için uygun bir oyun, biraz da geçmişimizden anılarımızı tazeleyecek. Kâğıt ve kalem yeterli. Nasıl Oynanır: Sayfa enlemesine tutularak sırası ile sayfanın üst tarafına İSİM-ŞEHİR-BİTKİ-HAYVAN-EŞYA-ÜLKE/ŞEHİR -PUAN yazılır. Yazılan her ke

Tedarik Zincirinde Tüm Dişlilerin Yerine Oturması Biraz Vakit Alacak

Resim
90 ülkede 47.000 üyesi olan ISM (Institute for Supply Management®) 22 Şubat – 5 Mart tarihleri arasında ABD’de 600’ün üzerinde firmanın katılımı ile gerçekleştirdiği anketin sonuçlarını paylaştı. Anketin amacı Çin’de ortaya çıkan Corona Virüs salgınının tedarik zinciri üzerindeki etkilerini anlamaktı. Tedarik zinciri organizasyonlarında farklı seviyelerdeki kişilerin katılımı ile gerçekleştirilen anketin sonuçları konuyu vurucu şekilde ortaya koyuyor. Ankete katılan firmaların %75’i virüs sonrası tedarik zincirinde sorun yaşadığını, %80’i ise önümüzdeki dönemde sorun yaşayacağını beliriyor. Çinde yerleşik tedarikçilerinde kapasite kullanım oranının %50 olduğu, personelin ise sadece %56’sının işe devam ettiğini iletiyorlar. Katılımcıların %53’ü tedarikle ilgili bilgi akışında da sorun yaşamakta. Ankete katılanlar 2. Çeyrekten itibaren tedarik sorunlarının artarak devam edeceği endişesini taşıyorlar. Çin’e düzenli şekilde tedarikçi ziyareti yaptığını ifade eden firmala

Avrupa Birliği Corona Virüs 'te 20 Mart Tarihini Bekliyor

Resim
Coronavirüs’ün AB ekonomisi üzerine etkisi Coronovirüs WHO tarafından geç te olsa salgın statüsüne alındı. Trump ise dün gece halka konuşmasında ilk defa virüsü ciddiye aldığını gösterdi, öncelikle virüs kaynağı olan Çin’e ateş püskürdü. Geç bilgilendirme yapıldığı için salgına erken önlem alınamadığını söyledi. Ardından çoğu Avrupa ülkesinden gelenleri ülkesine almayacağını açıkladı. Virüsün Avrupa’ya girişi ve yayılması İtalya üzerinden oldu. Çin salgın başladığı yer olmasına rağmen Çin’deki deneyimi alıp salgının Avrupa’daki yayılımını modellemek ne kadar sağlıklı olurdu emin olmak zor ama artık elimizde İtalya verileri mevcut, ve buna göre salgının ilerlemesi ve ekonomi üzerindeki etkisini analiz etmek hata payını daha da düşürecektir. Hadi verileri kullanarak bu iş nereye gidiyor bakalım. Öncelikle UCL’den bilim adamı Mark Handley’in paylaştığı grafiğe bakalım. Geliştirdiği matematik modelde İtalya verisini alıp diğer ülkeleri modellemiş durumda. Elbette bu sadece ma

Kriz Zamanları Yaratıcılığı Arttırır

Resim
Kriz Zamanları Yaratıcılığı Arttırır Corona virüs geldi, Asya, Avrupa, Avustralya her yer tepetaklak oldu. Önce eczaneler sonra da marketler talan oldu. Tükenen veya fahiş fiyatlanan maskeler halkı rahatsız etti, maske konusunda yaratıcı çözümler ortaya atıldı. Bunları sosyal medyadan gülümseyerek izledik. Ancak konu marketlerde tükenen tuvalet kağıdı stoklarına gelince olay tamamen koptu. Kriz yaratıcılığı arttırıyor derler ya, marketlerdeki rafların boşalmaya başladığını gören Avustralya’lı bir gazete acil durumda kullanılmak üzere 8 sayfalık ek gazete basarak, acil durumda itina ile kesilmek üzere çizgiler ile gazeteyi kullanıma hazır durumda satmıştır. Böylece sahada yaşanan tuvelet kağıdı savaşları da tatlıya bağlanacak anlaşılan. Bakalım daha neler göreceğiz…

Çobanları Laboratuvar’da İstihdam Etmeye Hazır Mıyız?

Resim
Türkiye son yıllarda artan şekilde hayvancılık politikalarını konuşup duruyor. Hayvancılık bir ülkenin temel endüstrilerinden, olmadığında ithalata bağlı kalıyorsunuz, GIDA güvenliğiniz riske giriyor, enflasyon kontrol dışına çıkabiliyor. Bu nedenle STRATEJİK bir endüstri. Ancak diğer taraftan trendler başka birşey gösteriyor. Kültür Eti’ni anlattığım yazımda konuyu irdelemiştim. Ne yazık ki, büyük baş hayvancılık ile çiftliklerde et üretme artık yavaş yavaş vazgeçmek zorunda kaldığımız kötü bir alışkanlık. Hayvancılığın çevreye olan zararı ve sürdürülebilir olmadığını önceki yazımda bahsetmiştim, Verimlilik gözü ile de baktığımızda laboratuvarda üretilen dana eti çok daha etkin bir süreç ve kaynak israf etmiyor. Peki durum böyle ise TÜRKİYE hayvancılıkta nasıl ilerlemeli? Kısa vadede hayvancılığı teşvik etmeye devam edebiliriz ama bilmeliyiz ki orta vadede Kültür Eti yani laboratuvar ortamında üretilen et daha verimli bir rakip olarak masada olacak. Bu nedenle yeni teknolojid

El Sıkışma veya sarılıp öpüşme dönemi bitiyor

Resim
Bu hafta içinde Premier lig’te uygulamaya başlanan tokalaşma yasağı yeni bir dönemin de kapılarını açmış oldu. Centilmenliğin sembolü olan el sıkma askıya alındı. Corona virüsü korkusu nedeniyle başlanan uygulama herkesin kendine göre çözüm üretmesine neden oldu. Mike Pence dirseklerini vurarak selamlaşmaya başladı. Artistik ve hijyenik. Ama yine de enerjiyi kontrollü kullanmak lazım, Thai-Box olarak anlaşılıp ters bir karşı hamle ile karşılaşabilirsiniz. Bu modayı IMF direktörü   Kristalina Georgieva ve Tanzanya başbakanı  da takip etti. Ama uzaktan bakıldığında iki kişi selamlaşıyor mu kavga mı ediyor anlamak pek güç. Diğer bir selamlaşma ise Wuhan Shake. Oldukça dinamik ve keyifli. Ancak biraz futbolcu tarzı, kadınlar tercih edecek gibi durmuyor. Bu selamlaşmanın Alman versiyonu da ilginç. Ancak Angela Merkel bu gelişmeleri yakalayamamış olacak ki geçenlerde eli havada kaldı. Artık hepimizin bu işe alışması lazım. Fransa’da topluma gözle selam

Laboratuvar’da Üretilen Etlere Hazır Mıyız?

Resim
5 yıl içinde dünya et pazarının 7.3 trilyon USD seviyesine ulaşması bekleniyor. Et seven bir insanın karbon ayak izi, vejeteryan bir insanın karbon ayak izinin tam iki katı. Bunum temel nedeni ise hayvan yetiştirme sırasında kullanılan fosil bazlı yakıtlar ve hayvan gübrelerinden salınan gazlar. Peki ya eti hayvan yetiştirmeden elde edersek? Bu Teknoloji bir süredir uygulamada. Hayvan hücreleri laboratuvar ortamında büyütülebiyor.  2005 yılında üretilen ilk laboratuvar hamburgerinin fiyatı 300.000 USD idi, şimdi ise 11 USD seviyesinde. Mevcut fiyat seviyesi doğal dana eti ile kıyaslandığında 3 kat pahalı ancak trende bakarsak birkaç yıl içinde rekabetçi hale geleceğini tahmin etmek güç değil. Yine de temelde mevcut teknolojinin başa çıkmak zorunda olduğu çok sorun var. Hamile hayvanlardan elde edilen  fetal bovine serum kullanılmakta bu da yine hayvancılığa olan bağımlılığı devam ettirmekte. Laboratuvar ortamlarında yapılan küçük miktardaki üretimlerin büyük miktarlarda fabrika

İran’da Millet Vekilleri ve Devlet Görevlileri Corona Saldırısı Altında.

Resim
  Son Vakada İran'ın Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Pirhossein Kolivand'da koronavirüs tespit edildi. İran'ın  yarı resmi haber ajansı ILNA'nın haberine göre, İran'da koronavirüs salgını milletvekilleri arasında da hızla yayılırken, Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Pirhossein Kolivand da koronavirüs'e yakalandı.  İran Sağlık Bakanlığı'ndan bugün yapılan açıklamada, 77 kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği,  sadece bir günde 835 vakanın tespit edilmesiyle  hasta sayısının 2 bin 336'ya yükseldiği belirtildi.  İran'da 23 milletvekilinde koronavirüs tespit edilmişti. İran’da Corona virüs’ün ortaya çıkması sürpriz değil ancak Kum kentinde ortaya çıkması, devlet ve hükümet yetkilileri arasında hızla yayılması, ilk Corona kaynağının Çin ile doğrudan ilişkilendirilememesi bu yayılmada istihbarat örgütlerinin parmağı olduğu şüphesini kuvvetlendiriyor. Salgının başında Arap yazarlar virüsü ABD ve İsrail’in Çin üzerinde gerçekleştirdi

ABD'de Resesyonun Ayak Sesleri

Resim
ABD'ye Resesyon Geliyor Mu? ABD 10 yıllık hazine bonolarının oranları Cuma günü, Corona virüsün küresel ekonomik ve mali etkisiyle ilgili endişelerin güvenli limanlara olan talebi artırması ve yatırımcıların geçtiğimiz günlerde FED’in faiz düşürmesi sonrası merkez bankalarının parasal genişleme politikasına geçiş beklentisi nedeniyle rekor seviyelere düştü. ABD 10 Yıllıkları Corona virüste onaylanmış vaka sayısı 100.000’i, İtalya’da can kaybı sayısı 150’yi geçerken ABD’deki salgın haberi piyasalarda moralleri bozdu. Geçtiğimiz günlerde FED kararları sonrası 150 yıldan sonra %1’in altına düşen oranlarda bugün % 0,69 seviyesi gözlemlenerek yeni bir rekora imza attı.  Bu ne anlama geliyor? Finans uzmanları ciddi bir borç uçurumunun kıyısında olduğumuzu ifade ediyorlar.   Dow Jones’un son 1 ayda %15’e varan düşüşü bu sorunun ciddi bir göstergesi. Virüs etkisi ile yavaşlaması beklenen talep ve düşmesi beklenen tüketim oranları borsada fiyatlanmış durumda

Eğitimde Siyah Kuğu Etkisi

Resim
Corona Virüs Siyah Kuğu Etkisi Yaratacak mı?  Kuğular beyazdır hiç siyah kuğu olur mu? Siyah kuğu benzetmesi muhtemelen ilk kez Roma’lı Şair Juvenal tarafından “iyi bir insan siyah bir kuğu kadar nadirdir” dizelerinde kullanılmıştır. Sonralarda kendini Osmanlı olarak tarifleyen   Nassim Nicholas Taleb Siyah Kuğu isimli kitabı yazdığında kavram yeniden sıkça kullanılmaya başlandı. Nassim’in alegorik örneğinde olasılığı çok düşük olan olayların çok yüksek etkisi olabileceğinden bahsediliyordu. Elbette bu çok istisnai olaylar gerçekleştikten sonra insanoğlunun bu olayları açıklamak için gerekçeler üretmesini insan doğası ile açıklıyordu. Peki, Corona Virüsü de bu kapsama girebilir mi? Bu istisnai olay etkisi çok yüksek olan sonuçlar doğurabilir mi? Bazen büyük değişimleri tetikleyecek bazı adımlara ihtiyaç duyulur, bu adımlar doğal yoldan olabileceği gibi zaman zaman da biraz insan eli ile hızlandırılabilir. Corona virüs doğal olan veya olmayan yoldan ortaya çıkmış olsa bile