Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Portakal Çiçeği

Resim
Portakal Çiçeği Bahar ayının sonları, İstanbul'u hüzünlü bir havayla bırakmışım. Üzerimde inceden bir gömlek, elimde pasaportum, başımda anneannemin ördüğü inceden şapka, hep bana anlatılan ama daha önce hiç gitmediğim vatanıma gidiyorum. Sadece tarih kitaplarında okuduğum, büyükbabamın nostalji kokulu hikayelerinde dinlediğim, anneannemin şeftali mevsiminde şeftali kebabında tattığım bir lezzet. Onların mezarına bir çiçek bırakıp, havalimanına yıllardır evlatlarından uzak kalmış bir ana gibi koşuyorum. Sonra gözümü açtığımda bir bakmışım, ordayım; yıllarca yüzleşmeyi göze alamadığım memleketimde. Ayağımı yere bastığımda yüzümde bir ter hissediyorum, boynumdan akan boncuk boncuk ter, vücudumu ihanete uğratırmış gibi pembe yanaklarımın patlıcan moru bir renk alması… Akrabalar, hiç görmediğim kuzenler ve kanımda olan ama daha tanımadığım daha niceleri; tüm çocukluğumu yalandan yaşamış ve maziye baktığında sadece gözyaşları gören bir kız çocuğu. Bu bir gurbettekinin vatanını il

Deniz, Ben

Resim
Deniz, Ben İnsan hayatı, bir gecede başladığı gibi yine bir gecede sonlanabilen basit bir varoluş öyküsü ama biz insanlarız aslında yaşanan tüm acıları büyüklerimizden gördüğümüz gibi daha çocukken kalbimizde bir yerlere gömmeyi öğrenip, tüm kaygıları, gözyaşlarını ve kaybettiklerimizi bir kenara bırakıp her gün yeniden hayata başlamayı ve sımsıkı tutunmayı; sabahın ilk saatleri güneşin cam arasından sızan ışınları ile öğrenen. Herkesin hayatı anne karnında daha ilk kez tanıştığı, bebeği besleyen ve anne rahminde rahat hareket etmesini sağlayan, halkın kutsal olarak gördüğü, sanki bebeğin annesi çok günahkarmış da, bu bebeğe hayat vererek tüm günahlarından arınıp, yaptığı gebeliğin sadece masumiyeti hayata getirmediği, aynı zamanda kendi hayatında da yaptığı tüm günahlardan arındırdığı bakış açısını benimseyerek bu inanılmaz sıvıyı su diye nitelendirmesi, biz tıpçıların ise uzun yıllar dirsek çürütmenin üzerine amniyon sıvısı diye adlandırdığı işte tüm o varoluş, ya da göz göre gö

Cumhuriyet’ten Bugüne ‘Educare’

Resim
Cumhuriyet’ten Bugüne ‘Educare’ Eğitim sözcüğünün lehçesine bakıldığında Latince beslemek ve yetiştirmek anlamına gelen ‘Educare’  kelimesi; Batı dillerinde ‘Education’ olarak türetilmiş ve Türkçeye çocukların 4-5 yaşlarında hayatın karmaşasına atıldıkları ‘ikinci yuva’ olarak yerleşmiştir. Eğitim Cumhuriyet’in ilk yıllarında insanlarda pozitif çağrışımlar yaratan, ilim-irfan bilenin bilmeyenden ayrıştığı ve kalburüstü tabaka olarak tanımlandığı bir Türkiye’den, günümüzde eğitimin her kesimden insana ulaştığı bir sisteme evirilmiştir. Eğitimin ulaşılabilir ve yaygın olması, ilmin standartlaşması, her kesimden insana ücretsiz bir şekilde sunulması ‘Sosyal Devlet’ anlayışı beraberinde gelmiş bir uygulamadır, fakat eğitimin ulaşılabilir olması eğitim düzeyinin düşmesine sebep olmamış mıdır? Eğitim düzeyindeki değişime çevrenizde yapabileceğiniz minik bir gözlemle farkına varmak mümkündür. Hangi kesimden olursa olsun günümüzde herkesin üniversite mezunu olduğunu görüyor, özellikle d